top of page
  • Vural Çekinmez

Farklı Kültürlerde Din

Güncelleme tarihi: 5 gün önce

Din, insanlık tarihinin en köklü ve etkili kültürel olgularından biridir. Farklı coğrafyalarda ve topluluklarda farklı şekillerde yaşanan dinler, hem bireylerin hem de toplumların yaşamlarını derinden etkilemiştir. Her bir din, kendine özgü inançlar, ritüeller ve değerlerle şekillenirken, bu farklılıklar da dünya üzerinde çeşitlilik ve renklilik yaratmıştır.


Farklı Kültürlerde Din

Din, Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir olgudur. Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzendir. Din, belirlenmiş davranış ve uygulamaların kültürel bir sistemi, dünya görüşleri, metinler, kutsal yerler, kehanetler, etik veya örgütler şeklinde tanımlanabilir.


Bu tanımlamalardan da anlaşılacağı üzere dini inanışlar belirlenmiş davranış ve uygulamalar olup, kültürel sistemleri oluşturmaktadır. Bu yüzden paylaşılan bu değerler ve uygulamalar ülkelerin ortak davranışlarını oluşturmaktadır. Bu gelenekler ve öğretiler de bir nesilden diğerine kültürel norm olarak aktarılmaktadır.


Din, toplum ve kültür arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Toplum, ortak aktiviteleri veya inanışları paylaşan bir grup insan tarafından oluşturulur. Dini kurumlara katılım toplulukların sahip olduğu önemli bir aktivitedir. Dini kurumlar kişisel takipçileri için birçok materyal ve sosyal destek sağlamaktadır. Ayrıca toplumsal çelişkilerde dini organizasyonların önemli rolleri de bulunmaktadır.


Dünyada dinlerin ülkelerin kültürel birikimleri üzerinde derin etkileri vardır. Dil kültürün anahtarı olarak kabul edilirken, din kültürün çimentosu yani birleştirici maddesi olarak kabul görmektedir. Dini konularda şaka yapılmaması ve karşı tarafa saygı gösterilmesi çok önemli bir unsurdur. Dini açıdan sakıncalı olan davranışlardan mutlaka kaçınılmalı ve din ile ilgili tartışmalara, şakalara ve polemiklere girilmemesinde fayda vardır.


Ülkeler arasındaki uluslararası işbirliğinde genellikle kültürel görüşler ihmal edilir. Bunun sebeplerinden birisi de ulusal kültürleri üzerine yoğunlaşmalarıdır. Kültürler arası diyaloglar karşılıklı anlayışı geliştirir ve hoşgörü ve açıklığı artırır. Devletlerin dini liderlerle birlikte bu diyaloğu başlatmak ve kuvvetlendirmek için çaba sarf etmesi beklenmektedir. Küreselleşen dünyada kültürel farklar daha görünür bir hale gelmiştir. Ülkelerin daha fazla kültürel etkileşimde bulunması neticesinde daha müreffeh bir dünyaya ulaşılacağı kaçınılmazdır.


 

En Fazla Takip Edilen Dinler


En Fazla Takip Edilen Dinler

Hinduizm

Hinduizm, Hindistan’da gelişen, çok tanrılı ve Hint kültürünü çok fazla etkilemiş olan dünyadaki en eski dindir. Hindistan’da ekonomik aktiviteleri yürüten bir veya daha fazla kast uluslararası ticareti yürütmektedir. Hindistan’da bir grup insana bu tür bir imtiyaz sağlanması ülke ticaretinin gelişmesini engellemektedir. Ülkede uluslararası ticareti yapılan tüm ürünler özellikle belirlenen bu tüccarlar tarafından yürütülmektedir. Bu ticaret sistemi maliyetlerin daha da yükselmesine neden olmaktadır. Hinduizm dışındaki diğer dinler için uygun ticari partner bulmak oldukça zordur.


Musevilik

Musevilik Orta Doğu orijinli dünyanın en eski dinlerinden birisidir. İş ve ticari faaliyetler Yahudi dünyasında önemli bir rol oynamaktadır. Bunun sebeplerinden birisi de Yahudi toplumunun çevresinde başlangıçtan beri farklı dinlere mensup komşulara sahip olmasıdır. Tevrat kitabı da Yahudi olmayanlarla nasıl iş ilişkileri yürütüleceği konusunda yol göstermektedir. 10 Emir pratik yaşama rehberlik etmektedir. Bunlardan üç tanesi ekonomik konularla ilgilidir. Sonuç olarak Yahudilik dini ekonomik aktiviteleri ve ticari ilişkilerin oluşmasına katkıda bulunan ve Yahudiler dışındaki kişilerle olan ilişkilerde de ayrımcılık yapmayan bir din olarak bilinmektedir.


Budizm

Budizm Hindistan’da Siddhartha Gautama-Buda tarafından MÖ 525 yılında oluşturulan bir dindir. Hindistan’dan ticari yollar boyunca özellikle İpek Yolu vasıtasıyla Çin, Moğolistan, Kore ve Japonya’ya kadar uzanmıştır. Budizm iki ana okula ayrılmaktadır. Sri Lanka-Theravada ve Güney Doğu Asya’da ve Çin, Moğolistan, Kore ve Japonya’da bulunmaktadır. Budizm esnek bir inanış sistemidir. Ülkelerin özel geleneklerine kolaylıkla adapte olabilmekte olduğundan dünyada farklı birçok Budizm çeşitleri görülmektedir.


Budizm diğer dinlere karşı oldukça toleranslı bir dindir. Diğer dinlerin ve öğretilerin ahlaki değerlerini kabul etmekte ve dinler arası işbirliği çağrısında bulunmaktadır. Buda rahip ve keşişlerin bağış olarak para almasına izin vermemektedir. Yapılacak olan bağışlar nezaketle verilmeli ve veren kişiler karşılığında dini bilgi almalıdır. Ekonomik ilişkilerin tümü sınırlandırılmaktadır. Budizm’in önemli prensiplerinden birisi bağımsızlıktır. Budist ülkelerde ticaret için güven oldukça düşüktür.


Hıristiyanlık

2000 yıllık bir tarihe sahip Hıristiyanlık tüm dünya çapında en fazla takip edilen dinlerin başında gelmektedir. Hıristiyan ekonomi düşüncesi pazar sistemini kabul eder, ancak Hıristiyan etik standartlarının tanımlaması konusunda kısıtlamaları da beraberinde getirir. Ticaretten açık olarak bahsedilmez ve ekonomik refaha katkısından ziyade ticaret bir gereklilik olarak görülmektedir.


İslamiyet

İslam dini bu beş dinin içerisinde en genç olan dindir. Peygamberimiz Hz. Muhammed tüccar bir ailede büyümüştür. Çok genç iken ekonomik ve politik açıdan güçlü önemli bir tüccar olmuştur. Kur'an-ı Kerim, İncil’den daha fazla ekonomik konulara yer vermektedir. Ticari açıdan İslam dini Hıristiyanlıktan oldukça farklıdır. Hıristiyanlar için ticaret bir gereklilik olarak kabul edilirken, İslam dininde ticaret üretim kadar önem taşımaktadır. Mal değişimi olmaksızın üretimin bir anlamı olmayacağı düşünülmektedir. Ticaret için yapılan bu destekler Kuranı Kerimin birçok ayetinde yer almaktadır. Ancak ticaret sadece kar getiren bir olgu olarak görülmemelidir. Kurallara uyulması gerekir ve en önemlisi dürüstlük içerisinde yürütülmelidir. Bu yüzden Müslümanlar ticareti yapılan ürünün sorumluluğunun alınması neticesinde ticari ilişkilere girmektedirler.


 

Dinin Ticarete Etkileri


Dinin Ticarete Etkileri

Dini inanışlar iş ilişkilerinde güveni destekler ve ticari ortaklar arasındaki işlem maliyetleri azalır. Bu etki özellikle güvene hassas olan ürünler için önem arz etmektedir. İslamiyet’te insanların ünleri önem arz ederken, Hıristiyanlıkta gereklilik ön plana çıkmaktadır. Ayrıca dini açıklığın da ticaret üzerinde kuvvetli önemli bir etkisi vardır. Çok fazla dine ev sahipliği yapan ülkelerden en iyi tüccarlar çıkmaktadır. Birçok araştırma ticari açıdan açık olan ülkelerde ekonomik büyümenin çok hızlı attığı belirtilmektedir. Birçok ülkede dini azınlıklar toplum tarafından ayrımcılığa tabi tutulurlar. Bazı ülkelerde diğer dinlerin yayılması baskı altında tutulur. Yapılan araştırmalarda açık olan toplumların dünya ekonomisine daha kolay entegre olduğunu göstermektedir. Bu yüzden devletlerin ülke içerisindeki farklı dinlere karşı hoşgörülü olmaları ve onları desteklemeleri ülkenin ekonomik ve refah düzeyini artıracaktır.


Bir ülkede çoğunluk tarafından tek bir din takip ediliyorsa, takip edilen dinin geleneksel formları kültürleri içerisine işlemektedir. Eğer bir ülkede en az iki din takip ediliyor ve bu dinleri takip edenlerin oranı % 20’nin üzerinde ise dini açıdan karışık bir kültür egemenliği bulunduğu söylenebilir. Bu gibi durumlarda görüşülen kişilerin takip ettiği dinin önceden bilinmesinde fayda vardır. Bu tür sınıflamalar birçok tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Eğer görüşülen kişinin dini inançları tam olarak bilinirse, saygısızlık edilmesi şansı da azaltılmış olabilir. Din ile kültürün çok yakın bir ilişkisi olduğu için iyi ilişkilerin oluşturulması aşamasında sizlere ışık tutacaktır. Ayrıca dini ne ölçüde takip ettikleri de çok önemlidir. Eğer dini sıkı bir biçimde takip ediliyorsa, görüşme zamanının tespitinde dini inanışlarla ilgili zamanlamaya çok fazla dikkat edilmelidir.


 

Bölgelere Göre Dinin Yayılması


Bölgelere Göre Dinin Yayılması

Sahra Altı Afrika

Yüksek nüfus artış oranına sahip Afrika ülkeleri dünya nüfusunda en hızlı artış oranına sahip hale gelecektir. Orta Doğu ve Kuzey Afrika: Bu bölgede de dünya ortalamasından daha hızlı bir büyüme gerçekleşecektir. Her iki bölgede de Müslümanların nüfusu çok fazla artacaktır. İlaveten Sahra Altı Afrika ülkelerinde Hıristiyanların nüfusunun iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir.


Asya Pasifik

Asya Pasifik bölgesinin 2050 yılında dünya nüfus oranındaki payı azalacaktır. Budizm, Halk dinleri ve Asya’nın Bağımsız dinlerinin daha yavaş bir büyüme oranına ulaşması beklenmektedir. Ancak bir istisnanın özellikle Hindistan’da yoğunlaşmış olan Hindu dininde yaşanacağı düşünülmektedir. Hindu dininin dünya nüfus büyüme oranlarına paralel bir büyüme oranına ulaşması beklenmektedir.


Avrupa

Dünyada toplam nüfusu azalacak olan tek bölge Avrupa’dır. Gelecek dönemde Avrupa’daki Hıristiyanların nüfusunun 100 milyon kadar daralması beklenmektedir. Avrupa’daki en büyük dini grup Hıristiyanlar olarak kalacak ve dörtte üç nüfusu Hıristiyan olan Avrupa’da bu oran üçte ikiye düşecektir.


2050 yılına kadar Hiçbir dine mensup olmayanların oranının % 23’e, Müslümanların oranının ise % 10’a ulaşması beklenmektedir. Bu dönemde Avrupa’da yaşayan Hinduların oranının da iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Budistlerin de göç sebebiyle artacağı düşünülmektedir.


Kuzey Amerika

ABD’de Müslümanların ve diğer dinlerin takipçilerinin oranlarında artış beklenmektedir. 2010 yılında nüfusun % 78’e yakın bir kısmına sahip olan Hıristiyanların oranının 2050 yılında % 66’a düşmesi beklenmektedir.


Latin Amerika ve Karayipler

Hıristiyanlar 2050 yılında en büyük din grubuna sahip olacak ve nüfusun % 89’una ulaşacaktır. 2050 yılında hiçbir dine inanmayanların oranı ise % 9’a ulaşacaktır.


38 görüntüleme

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page