top of page
  • Osmancan Çekinmez

Küreselleşme ve Kültür

Güncelleme tarihi: 17 saat önce

Küreselleşme, günümüzde dünya üzerindeki toplumların ve ekonomilerin giderek daha fazla birbirine bağlı hale gelmesi sürecini ifade eder. Teknolojik gelişmeler, iletişim araçlarının yaygınlaşması ve uluslararası ticaretin artması, küreselleşmenin temel itici güçleridir. Bu süreç, dünyanın farklı bölgeleri arasındaki mesafeleri azaltarak, kültürel, ekonomik, siyasi ve sosyal etkileşimi artırır.


Küreselleşme ve Kültür

İçindekiler


 

Küreselleşme

Küreselleşme, kültürel çeşitliliği arttıran ve farklı toplumların birbirine daha yakın hale gelmesini sağlayan bir fenomendir. Kültürler arası etkileşim, insanların farklı gelenekleri, değerleri ve yaşam tarzlarını paylaşmalarına olanak tanır. Bu durum, yeni fikirlerin, trendlerin ve yaşam biçimlerinin hızla yayılmasını kolaylaştırır.


Ekonomik anlamda, küreselleşme dünya çapında ticaretin artmasına ve ülkeler arası ekonomik entegrasyonun güçlenmesine yol açar. Uluslararası pazarlar, ürünlerin ve hizmetlerin sınırları aşmasını sağlar, bu da ekonomik büyümeyi teşvik ederken tüketici seçeneklerini artırır.


Ancak küreselleşmenin etkileri sadece olumlu değildir. Bazı eleştirmenler, küreselleşmenin yerel kültürleri homojenleştirebileceğini ve ekonomik eşitsizlikleri artırabileceğini öne sürer. Aynı zamanda, küresel krizler ve sorunlar da daha geniş bir etki alanına yayılabilir.


Küreselleşme oldukça yeni bir olgudur, ve modern çağa aittir. Ancak MÖ 420’li yıllarda Abdera’lı Filozof Democritus’un küreselleşmeye dokunan bir sözü vardır.

Bilge ve iyi bir insan için bütün dünya kendi vatanıdır.

 

Küreselleşme ve Ekonomi

Küreselleşmenin genel tanımı ekonomi alanından gelmekte olup, serbest ticareti geliştirmek ve farklı seviyelerde dünya pazarlarının birbirlerine olan bağımlılığını artırmaktır.


Küreselleşme ve Ekonomi

Bu tanıma genellikle politik ve kurumsal boyut da ilave edilir. Bütün boyutlar kültürel görüşleri de doğal olarak içermektedir. Kültürel kurumlar okul, üniversite ve medya gibi yasayla korunmaktadır. Dünyada BM, çok taraflı anlaşmalar ve bölgesel anlaşmalar bulunmaktadır. Ülkelerin birbirleriyle yaptıkları anlaşmalar, yerini aldıkları ticaret blokları onları biraz daha küresel dünyanın içerisine almaktadır.


Wallerstein kapitalist dünya sistemlerinin destekçisidir. Dünyayı ayrı ayrı toplumlar olarak görme yerine her şeyi, ürünleri, emeği ve insanları tek bir dünya sistemi olarak görmektedir. Wallerstein kapitalist dünya ekonomisinin üç elementi olduğunu belirtmektedir. İlk olarak dünyayı kar maksimizasyonu için tek bir pazar olarak düşünmektedir. İkincisi ulusal yapılar olup, kendi karlılıklarını geliştirmek için serbest ticaret akışını düzenlerler, üçüncüsü ise artı emeğin çevre ülkelerde ve bölgelerde artırılmasıdır. Küreselleşme dünya pazarının uluslararasılaşmasıdır. Küreselleşme de kendi yerel kültürel boyutlarını geliştirmekte olup bu sürece “glocalization” denmektedir.


Uluslararası sınırlarda ticaret ve iletişim engellerinin azalması dünya çapında politika, kültür ve ekonomilerin yapılarını değiştirmiştir. Küreselleşme teknolojik, ekonomik, politik ve kültürel konuların değişim süreci olup, dünyayı daha fazla birbirine bağlı ve bağımlı hale getirmektedir.


Sovyetler Birliği’nin 1989 yılında çökmesi ve 1991 yılında soğuk savaşın sonlanmasıyla, dünya daha fazla birbirine bağlanmaya başlamıştır. Daha önceden Kapitalist dünyadan kendi istekleri ile izole olan Komünist blok ülkeleri küresel dünya ekonomisine entegre olmaya başlamıştır. Göç ve kültürel değişim konularındaki engeller azaltılırken, ticaret ve yatırım hızla artmaya başlamıştır. 1990 yılında politik, ekonomik ve teknolojik gelişmeler küreselleşmenin ivmesini artırmış ve küreselleşmenin avantajları ve dezavantajları konusunda halkın görüşlerine katkıda bulunmuştur.


Küreselleşmenin etkileri de dengesiz olmakta, bazı insanlara, sanayilere ve ülkelere diğerlerinden daha fazla yararlı olurken, bazı ülkelerin kaynaklarını hızla tüketmektedir.


Küreselleşme insanlar ve ülkeler arasında teknolojik, politik, ekonomik, finansal ve kültürel açıdan değişimleri ifade etmekte ve dünyayı birbirlerine daha bağlı ve daha bağımlı bir yer haline getirmektedir. İş dünyasında ise ticaret, yatırım akışı, döviz değişimi gibi konular artmakta ve çok uluslu kuruluşların faaliyetleri de artmaktadır. İletişim ve nakliye teknolojilerindeki gelişmeler fiziksel olarak birbirlerinden uzak olan insanları birbirlerine yakınlaştırmakta ve aynı zamanda kültür, bilgi ve fikirlerin değişimini mümkün kılmaktadır. Mobil telefonlar ve özellikle internet gibi konulardaki teknolojik ilerlemeler tüm dünya çapında insanları bağlayarak küreselleşmeye önemli katkılarda bulunmuştur. Milyonlarca insanı ve aletleri bağlayan web linkleri eşya, hizmet, kültürel ürünler, bilgi ve fikirlerin değişimi için sayısız fırsatlar sunmaktadır.


Küreselleşme olgusunun kültür üzerine etkisini anlamak için uluslararası ticaret değişim akışı; mal, sermaye ve finansal akışı hesaba katmak gerekir. Dünya ticaretinde kitap, müzik, tasarım ve reklam ürünleri gibi konular da yer almaktadır. Ayrıca üretilen ürünler de bir kültürü yansıttığı için dünyadaki hiçbir ürün kültürden ayrı bir şekilde değerlendirilememektedir. Dünyanın farklı yerlerinde üretilen yeni teknolojilerin kabul edilip edilmemesi kültürel açıdan aradaki mesafe ile çok yakından ilgilidir.


 

Küreselleşme ve Kimlik


Kültür ve Kimlik

Küreselleşme konuları arasında ekonomi, politika, kimlik ve kültür ile birlikte vatandaşlık da bulunmaktadır. Dünya vatandaşlığı kavramı da küreselleşme kavramı içerisinde çok fazla tartışılmaya başlayan konulardan birisidir. Dünya vatandaşlığının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusu son dönemde çokça tartışılmaktadır. Vatandaşlık pasaportu çağrıştırmakta ve pasaport da milliyeti ve devleti o da idari bir sistemi beraberinde getirmektedir. Bu yüzden dünya vatandaşlığının gerçekleşmesinde politik kararların çok büyük etkisi olmaktadır.


Kültürler statik bir pozisyonda değildir, hatta sürekli olarak bir değişim içerisindedir. Kültürleri yaşayan insanlar da çocukluğundan yetişkin olana kadar birçok değişikliğe maruz kalmaktadır. Çocuklar hayatı boyunca birçok değişikliklere maruz kalırken, kültürel anlamda da gerçekleşen değişiklikleri özümser.


Küreselleşmenin kimlik üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Kimlik, fertlerin ve toplumun etkileşimi vasıtasıyla gelişmektedir. Çekirdek kimlik korunsa da sürekli olarak küreselleşmeye adaptasyon süreci geçirmektedir.


Küreselleşme karşıtı olarak yapılan yaygın bir şikayette küreselleşmenin kültürel kimliği erozyona uğrattığı hatta verilen kültürün saflığını etkilediği belirtilmektedir. Örneğin şirket logoları kişisel kimliğin birincil kaynağı olarak yerel kültürlerin yerini almaktadır. Dünyanın “McDonaldization” ilgisi insan yaratıcılığını ve sosyal ilişkileri etkileyen ve tekdüze standartların uygulanmasını sağlayan bir olgu yaratmaktadır. Tüm dünyada insanların aynı standartlarda ve benzer şeyleri yemeleri, müzik dinlemeleri, kitap okumaları daha sonra benzer biçimde bir davranış biçimini benimsemelerine neden olmaktadır. Dünyadaki devletler özellikle Amerikan ve Batı değerleri ve yaşam stillerinin ABD eğlence-sanayi kompleksi vasıtasıyla küresel kültürü homojenleştirdiği konusunda endişeleri bulunmaktadır.


Dünyada bu konunun ticaret bürokratları tarafından değil, kültür uzmanları tarafından incelenerek neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda bir çalışma yürütülmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir. Çünkü bir kültürde belirleyici ve çok önemli olan bir konu diğer bir kültürde bir anlam ifade etmeyebilir. Bu kavramlar tabi ki teknolojik gelişmeler neticesinde ileride farklı boyutlara taşınacaktır. Ancak kültürün doğası yani saflığı ve kimliği konusunda kendini koruyacağı düşünülmektedir.


Ulaştırma ve teknoloji alanında son dönemde yaşanan ilerlemeler insanların daha fazla hareketli olmasına neden olmuştur. Özellikle gençler daha fazla seyahat etme imkanına kavuşmuşlardır. Bundan dolayı da gençler arasında yeni fikirler, kavramlar, ideolojiler ve görüşler daha hızlı yayılmaya başlamıştır.


Okul, eğitim altyapısı, medya ve sanatta yeni görüşler sürekli olarak halka tanıtılmaktadır. Tabi ki seyahat edenlerin tecrübeleri, televizyonda veya sınıflarda işitilenleri görme imkanı ile artmaktadır. Kendi sınırlarını aşan kişiler dünyayı keşfe başlamış antropologlara benzetilmektedir.


 

Küreselleşmenin Boyutları


Küreselleşmenin Boyutları

Dünyada küreselleşme hareketlerinin ivme kazanması neticesinde, insanlar diğer ülkelerle daha fazla ilgilenmeye başlamış ve yerel pazarlardaki müşterilerine ilaveten uluslararası pazardaki müşterilerini de portföylerine ilave etmek için yoğun bir çaba içerisine girmişlerdir. Artık küresel düşünme zamanıdır. O zaman farklı kültürlerle daha fazla ilişki içerisine girileceği hususu yadsınamaz.


Bilindiği üzere küreselleşmenin hemen hemen aynı etki gücüne sahip üç ana boyutu bulunmaktadır. Küreselleşme çok genel anlamda ekonomik, sosyo-kültürel ve politik boyutta farklı ülkelerin birbirleri ile bütünleşmeleri anlamına gelmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ekonomik boyuttaki entegrasyonun tüm boyutları içine aldığı şeklindeki toplumdaki yanlış algılamadır. Bilindiği üzere küreselleşmenin ekonomik boyutu; yani malların serbest dolaşımı, insanların dolaşımı, ulaşım, nakliyat, bankacılık, finans sektörü ve ekonomik anlam içeren diğer faktörler ülkeleri birbirlerine çok hızlı bir şekilde yakınlaştırmakta ve bütünleştirmektedir. Politik konularda da kararlar hızlı bir biçimde alınmakta, çeşitli ekonomik bloklar oluşturulmakta ve ülkeler kendilerini bu blokların dışında bırakmayarak tehlikelerden ve tehditlerden korumaya çalışmaktadırlar.


Ancak küreselleşmenin sosyo-kültürel boyutu için aynı şeyleri söylemek mümkün müdür? Bu boyuttaki bütünleşmeye gelince insanların kendi kültürlerini korumak için direndikleri ve ellerinden geleni yaptıkları görülmektedir. Yani diğer boyutlar için birbirleri ile yakınlaşmaları teşvik edilirken, kültürel boyut için entegre olmamak için farklı kültürlerin karşı bir çabası söz konusudur. Kültürel değişim de yavaş bir süreç olduğu için, ülkelerin kültürel değerlerine ileride daha fazla sarılacağı ve diğer ülkelerle olan farklılıklarını kültürel anlamda devam ettirmesi beklenmektedir.


KOF Küreselleşme Endeksi küreselleşmenin ekonomik, sosyal boyutlarını ölçmektedir. 23 değişkene göre 207 ülke için 2022 yılı KOF Küreselleşme Endeksine göre dünyanın en fazla küreselleşen ülkesi 100 üzerinden 91 ile İsviçre’dir. İkinci sırada Hollanda ve üçüncü sırada Belçika bulunmaktadır. Türkiye ise 71 puanla 52. sırada yer almaktadır.

Sıralama

Ülke

Küreselleşme Endeksi

1

İsviçre

91

2

Hollanda

90

3

Belçika

90

4

İsveç

89

5

Birleşik Krallık

89

6

Almanya

88

7

Avusturya

88

8

Danimarka

88

9

Finlanda

87

10

Fransa

87


 

Küreselleşmenin Etkileri


Küreselleşmenin Etkileri

Küresel Profesyoneller

Çok iyi eğitilmiş yeni bir sınıf ortaya çıkmaktadır. İş alanında çok iyi eğitim görmüş profesyoneller ortak küresel kültürün gelişmesine yardımcı olmaktadır. Harvard Üniversitesi Profesörlerinden Samuel Huntington bu grup profesyonelleri “Davos Kültürü” olarak adlandırmaktadır. Bu profesyoneller İsviçre’nin Davos adı verilen bu lüks bölgesinde seçilmiş ve elit iş insanları, finansçılar ve ülke başkanları ile bir araya gelme şansını yakalamaktadırlar. Her ne kadar bu toplantılara katılanlar devleti temsil etmeseler de politik kararların alınması, görüşülmesi ve anlaşmaların oluşturulmasında etkin kişilerdir. Huntington bu kişileri küresel ekonomik sürecin sürükleyicileri ve daha ileri seviyede küreselleşmenin iş ajandasını oluşturan kişiler olarak görmektedir.


Popüler Kültür

Küreselleşmenin kültür üzerine olan etkileri incelendiğinde “pop kültürü” en fazla dikkat çekeni olarak ortaya çıkmaktadır. Dünyada birçok ülke küreselleşmeyi “Amerikanlaşma” olarak adlandırmaktadır. Bunun sebebi ise ABD’nin en büyük popüler kültür üreticisi olduğudur. Dünyada popüler kültür ürünleri; filmler, müzik, televizyon şovları, televizyon dizileri, gazeteler, uydu yayınları, fast food, giyim, diğer eğlence ve tüketim ürünleri olarak verilmektedir.


Kanada başbakanı Kim Campbell Amerikan rüyasının bu küresel köyün oluşturulmasında çok etkili olduğunu belirmektedir. Dünyanın Amerika’ya göç etmesi yerine, Amerika dünyaya yayılmakta ve çok uzak ülkelerde olmalarına rağmen insanların kendilerini Amerikalı gibi hissetmelerine yardımcı olmaktadır.


ABD için eğlence sektörü en önemli ekonomik aktivitelerden birisi haline gelmiştir. ABD eğlence sektörünün ticari uzay araştırmaları dışında diğer tüm sanayilerden daha fazla dış gelir yarattığı belirtilmektedir.


Küreselleşme müzik ve kitap dahil olmak üzere Amerikan kültürel ürünlerin dünyaya yayılmasına yardımcı olmaktadır. Amerikan restoran zincirleri ve tüketim ürünleri Amerikan popüler kültürünün yayılmasını sağlamaktadır. Son dönemde tüm dünyada etkin olan filmler, müzikler ve TV şovları tüm dünya çapında daha fazla izleyici edinmelerine neden olmuştur. Popüler müzisyenlerin ürünleri de Amerikan olmayan firmalar tarafından dağıtılmaktadır. Bunlar arasında Japonya’da Sony, Almanya’da BertelsmannAG, Fransa’da Vivendi ve İngiltere’de ise EMI Group olarak verilebilir. Aynı şekilde Amerikan yazarlarının ürünlerinin dağıtımı da ülkelerin kendi büyük yayın evleri tarafından organize edilmektedir. Çünkü bu işten oldukça kar etmektedirler. Hem talep, hem de bu firmaların elde ettikleri gelirler ABD ürünlerinin dünyada çok fazla ulaşılabilir olmasını sağlamaktadır. Örneğin yerel kültürünü korumak için çok özen gösteren Kanada’da yerli film bilet satışları toplam satışların % 2.1’ini oluştururken, bu oran Amerikan filmlerinde % 98’e ulaşmaktadır. Diğer araçlarda da benzer şeyler yaşanmaktadır. Televizyon izlenme oranlarında Amerikan televizyonları dörtte üç oranında, beş dergiden dördü Amerikan, Radyo içeriklerinin %70’i Amerikan orijinlidir. Diğer konularda da yabancı ürünlerin büyük bir çoğunluğu Amerikan’dır.


Küresel Köy

Küreselleşmeyi destekleyen tartışmalarda ise küreselleşmenin aslında dünyayı kültürel anlamda zenginleştirme potansiyeline sahip olduğu belirtilmektedir. Bu kişilere göre kültürel değişim için ortaya konulan fırsatlar farklı kültürler arasında tolerans ve farklılaşmayı desteklemektedir. Onların görüşlerine göre çok kültürlü olan “küresel köy”de fikirler ve uygulamalar serbestçe dolaşmakta ve takdir görmektedir.


Çağdaş günümüzde dış politika kararları bazen televizyon haberleri tarafından yürütülmektedir. Dünyanın farklı yerlerindeki açlık veya savaşlar anında televizyon ve sosyal medya araçları tarafından verilmektedir. Bu anlamda sınırlar ötesinde yaşanan olaylara, insani yaklaşımları hızlandırmaktadır. Aynı haberleri gazeteden okuduğunuzda maalesef aynı etki yaratılamamaktadır.


Örneğin 1984 yılında İngiliz televizyonu Etiyopya’daki açlık ile ilgili belgesel bir program yürütmüş ve bu belgesel sayesinde İngiltere’deki pop şarkıcıları bu insanlarla ilgili hayırsever bir etkinlik düzenlemiştir. 1992 yılında ABD hükümeti Somali’deki açlığın ortadan kaldırılması için askeri bir darbe girişiminde bulunmuştur. Bunun sebebi ise hükümet üzerinde basın yayın organları tarafından oluşturulan halk baskısıdır.


Küreselleşme diğer ülkelerde olan olaylarla ilgili insanlardaki farkındalığın ve sempatinin artmasına da neden olmaktadır. Ayrıca insan hakları, demokrasi ve sağlıkla ilgili konulardaki değerlerin farklı ülkelere nüfuz etmesini kolaylaştırmaktadır. Farklı ülkelerde olan olaylardan diğer ülkelerin ders çıkarması söz konusu olmaktadır. Bir ülkede gerçekleşen insan hakları ihlalleri diğer ülkeler tarafından tepkiyle karşılanmakta ve söz konusu ülkede geri adımların atılmasına bile neden olunabilmektedir.


Nobel ödülleri verilirken küresel seviyede ülkeleri için bazı şeyleri göze alan tanınmış kişilere ödüllerin dağıtılması tamamıyla politika belirleyicileri tarafından alınan kararlar çerçevesinde uygulanmaktadır.


Sigaranın sağlığa olan etkileri konusunda sigaraya karşı dünyada başlatılan hareket küreselleşme sayesinde hızla yayılmakta ve daha önceleri gelişmekte olan ülkelerde pek aldırış edilmeyen bu konular küreselleşme sayesinde daha kolay ulaşılmaktadır.


 

Küreselleşmenin Olumsuz Etkileri


Küreselleşmenin Olumsuz Etkileri

Küreselleşmenin birçok olumlu etkisi ve bir ülkenin refahına büyük katkı sağlamasına rağmen tabi ki beraberinde bazı dezavantajları da vardır.


Sosyal Eşitsizlik Artışı

Küreselleşme, ekonomik fırsatların dünya çapında yayılmasını sağlayabilir, ancak aynı zamanda bazı bölgelerdeki ekonomik fırsatları da artırabilir. Bu durum, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki sosyal eşitsizliği artırabilir.


İşsizlik ve Düşük Ücretler

Küreselleşme, bazı sektörlerde iş kaybına neden olabilir. Üretimin daha düşük maliyetli bölgelere taşınması, işsizliğin ve düşük ücretli işlerin artmasına yol açabilir.


Çevresel Sorunlar

Küreselleşme, üretim ve ticaretin artmasıyla doğal kaynakların daha fazla kullanılmasına ve çevre sorunlarının derinleşmesine neden olabilir. Artan tüketim ve üretim, çevresel sürdürülebilirliği tehdit edebilir.


Kültürel Erozyon

Küreselleşme, kültürel çeşitliliği zayıflatabilir. Popüler kültürün yayılması, yerel geleneklerin ve değerlerin aşındırılmasına yol açabilir. Bu da kimlik ve kültürel değerler konusunda endişelere yol açabilir.


Bağımlılık

Ülkeler arasındaki ekonomik entegrasyon, bazı ülkeleri dışsal faktörlere karşı daha bağımlı hale getirebilir. Bu durum, ekonomik dalgalanmalardan etkilenmeyi artırabilir.


Kültürel Homojenizasyon

Küreselleşme, bazı alanlarda kültürel homojenizasyona yol açabilir. Benzer ürünler, hizmetler veya medya içerikleri nedeniyle farklı kültürler arasındaki farklar azalabilir.


Uluslararası Krizlerin Etkisi

Bir ülkede yaşanan bir ekonomik veya siyasi kriz, küreselleşmenin etkisiyle diğer ülkeleri de etkileyebilir. Bu durum, krizlerin hızla yayılmasına ve sınırlar ötesi sorunlara neden olabilir.


Kültürel Değerlerin Değişimi

Küreselleşme, popüler kültürün ve medyanın etkisiyle geleneksel kültürel değerlerin değişmesine neden olabilir. Bu da toplumsal değerlerde kaymalar yaşanmasına yol açabilir.


 

Küreselleşme ve Kültür


Kültürün Korunması

Bazı ülkeler kültürel farklılıklarını korumak için bazı önlemler almaktadır. Bunlar arasında yabancı filmlerin ve kitapların ithalatına yasal limitler konulması, kültürel ürünlerin yerel üretimi için özel desteklerin sağlanması, yabancı dil kullanımı üzerine kısıtlamalar getirilmesi, uydu cihazları veya iletişim ile ilgili bazı kısıtlamalara gidilmesi, yabancıların menkul satışı ile ilgili limit getirilmesi ve birçok farklı sosyal kontroller getirilmektedir.


Aslında ikinci dünya savaşından kısa bir süre sonra serbest ticaretin genel prensiplerinin dışındaki şeyler uluslararası ticaret anlaşmalarının bir parçası olmuştur. 1947 yılında GATT IV. Maddesi “Sinema filmleri ile ilgili özel düzenlemeleri” içermekte ve sinema üzerine ekran kotaları ve yerel düzenlemeleri getirmiştir. Uruguay Round’u sırasında ise “The General Agreement on Trade in Services (GATS) yaratılmış ve hizmet sektörü görüşmeleri için kültürel servisler oluşturulmuştur. AB GATS’tan kültürel sanayileri başarılı bir biçimde hariç tutmuş ve birçok Avrupa devletinin televizyon yayını ve film dağıtımı için yerli içerik sınırlamaları getirmelerine izin vermiştir. Ahlaki değerlerle gerçekleştirilen kültürel korumanın birçok şekli bulunmaktadır. Kanada devleti vatandaşlarının yerli sanayisini desteklemeleri için vergi düzenlemeleri getirmiştir. Fransız hükümeti sadece vatandaşlarının film yapımlarını desteklememiş, aynı zamanda Fransa’da gösterilen filmlerin en az %40’ının Fransızca olma zorunluluğunu getirmiştir. İran devleti uydu çanaklarını yasaklamıştır. Singapur, Çin ve Suudi Arabistan yerel kültürlerini korumak adına internete giriş kısıtlamaları getirmiştir.


Bu tür kısıtlamaları ve genel ticaret prensiplerinden yapılan kısıtlamaları savunmak için François Mitterand “Uluslarımızın kültürel kimliği için ne tür bir destek gerekir” demiştir. Tüm halkların kendi kültürlerini yaşama hakkı vardır. Bu, kendi hayallerimizi yaratma ve seçme özgürlüğü demektir. Bir toplumun diğerlerinin kendilerini göstermek için yaptığı hareketlere yasaklamalar getirmesi kendisinin temsil etme yöntemi olarak düşünülebilir.


AB Ticaretten sorumlu komiseri Pascal Lamy serbest ticaretin normal prensiplerinin kültürel eşyalara uygulanmaması gerektiğini ifade etmiştir. Kültürel ürünler özel ürünler olup, alınıp, satılabilir, ithal edilip, ihraç edilebilir ancak bunlar basit bir biçimde mal hizmet kategorisine indirgenmemelidir. Kültürel ürünlerin kendine has bir değeri ve yaratıcı içeriği bulunmaktadır. İnsani ticaret teorisine göre, bu tür değişimler farklılıkları geliştirmeli ancak onları sınırlamamalıdır.


Tabi ki tüketicilerin satın alma hakları üzerine konulan “görme, okuma ve başka bir yerde üretilmiş kültürel ürünlerle ilgili deneyimlerden de yoksun bırakılması da ayrı bir konudur. Kültürlerini koruma amaçlı gerçekleştirilen hareketler bazıları tarafından güç uygulanması anlamına gelmekte ve özellikle bu tür kültürel faaliyetlerden hoşlanan kişilerin satın alma özgürlüğü, internetten bilgi alma, kitap okuma gibi faaliyetleri engellenebilmektedir. Bu şekildeki engelleyici hareketlerle insanların duyma, okuma ve düşünce sistemlerinin başkaları tarafından belirlenmesi söz konusu olmaktadır. Kuvvet veya yasaklama uygulayarak insanların seçme özgürlükleri ellerinden alınmaktadır. François Mitterand’ın kültürel ürünlerin ticaretine koyduğu kotanın insanların yaratma ve seçme özgürlüklerini ellerinden alındığı için yanlış olduğu belirtilmektedir. Bu politik elitler diğer insanların üzerinde kuvvet kullanarak insanların kendi hayallerini seçme ve yaratma özgürlüklerini ellerinden almaktadırlar.


Kültürler statik değil değişkendir. Bu değişimde diğer ülkelerin kültürel faaliyetlerinin etkisi olabileceği gibi ayrıca kendi kültürel davranışları içerisinde toplum tarafından kabul görmeyen gelenek ve davranış biçimi terk edilmektedir.


Örneğin Türkiye’de 50 yıl öncesinde başlık parası yaygın biçimde uygulanırken, toplum tarafından uygulanan baskı neticesinde ortadan kaldırılmaya çalışılmış ve belirli yörelerde uygulanabilecek ölçüte indirgenmiştir. Eğer bu kültürel özellik toplum için faydalı olsaydı, toplum onu daha da geliştirebilirdi. Bu yüzden toplum üzerinde politik elitlerin kendilerine göre uygun görmedikleri kültürel ürünler toplumun yaratıcılığını geliştirip, farklı noktalara götürebilir. Kültür yavaş değişen bir olgudur. Kültürel değişim için farklı ülkelerden gelen kültürel ürünler eğer toplum tarafından onaylanmazsa onun karşısında kendi kültürel ürünlerini geliştirmek için yoğun bir çaba içerisine girecektir. Onun için yasaklama ve diğer uygulamalar yerine kendi kültürel ürünlerinizi geliştirmek için yoğun bir çaba içerisine girilmesi tavsiye edilmektedir.


Bir ülkede kültürün anahtarı o ülkede konuşulan dildir. Dilinizi korumak için göstereceğiniz çabalar, dilinizi geliştirerek ortaya konulacak kültürel ürünler emin olunuz ki kültürünüzü korumak için yapılabilecek en önemli aktivitedir.


Kendi kültürel faaliyetlerini üstün gören kültürlerdeki gelişme daha azdır. Teknolojik gelişmeleri yakından takip edilmesi kültürel anlamda hızlı değişime yol açtığı anlamına gelmemektedir. Her ülkenin ürünlerinde kendi kültürlerinin izlerine ulaşmak mümkündür. Amerikalıların ürünlerinde sürekli bir inovasyona rastlanırken, Almanların ürünlerinde dayanıklılık ve kalitenin izlerine rastlanmaktadır. Japonların ürünlerinde ise üst düzeydeki kaliteye rastlamak mümkündür. Aslında bu ürünler toplumun kültürel yansımasıdır. Küreselleşme bu ürünlerin ticaretini daha da kolaylaştırmakta ve ülkelerin davranış biçimlerini birbirlerine yaklaştırmaktadır. Ancak bu ürünlerin ithalatını kısmak veya yasaklamak mümkün olabilir mi? Bir ülkenin ürünleri ihraç edilirken, kültürel normları, çalışma düzenleri de bir açıdan ihraç edilmektedir. Yani Japonların ürününü kullanabilmesi için onların düşünce sistemlerinin de bir ölçüde kabul edilmesi gerekmektedir.


Yani küreselleşme ne kadar kaçınılmazsa, kültürel etkileşim de o ölçüde kaçınılmazdır. Bu yüzden atılabilecek en önemli adım, kendi kültürel davranış biçimlerinin ortaya çıkarılması, toplum tarafından kabul görülenlerin geliştirilmesi ve işlenmesi diğerlerinin de ortadan kaldırılması en uygun bir davranış biçimi olacaktır. Kültürel değişimin toplumun kararına bırakılması bunun için kuvvet ve dayatma yapılmamasında fayda görülmektedir. Türkçe dilinin geliştirilmesi için toplumun bilinçlendirilmesi, Türkçe dilinin yaygınlaştırılması küresel etkilerden korunmak için yapılabilecek en önemli aktivitelerden birisidir.


Ayrıca ülkenin toplumsal yaşamını organize etmek için atılacak olan adımlar da kültürel davranış biçimlerini belirleyecektir. Son dönemde geliştirilen AVM yaşam biçimi sadece tüketimi körüklemekte ayrıca insanları birbirleriyle olan sosyal ilişkilerini de belirlemektedir. Sosyal yaşam biçimini değiştirerek yapılabilecek düzenlemeler insanların kültürel yaşam biçimini de belirleyecektir.


Japonları anlatabilmek için kullanılabilecek en iyi metafor bahçe düzenlemeleridir. Bahçe düzenlemeleri Japon kültürünü en iyi biçimde yansıttığı için bu metafor kullanılmaktadır. Peki Türkiye için aynı şeyi söylemek mümkün müdür? Japon bahçe tasarımlarını Türkiye’de gerçekleştirmek için yapılabilecek olan düzenlemeler ne ölçüde Türk kültürünü yansıtacaktır.


Türk kültürünü en iyi yansıtan metafor ise kahvehanelerde içilen çay olarak seçilmektedir. Bunun sebebi ise Türklerin sosyal yaşam biçiminde çay içmenin önemidir. İnsanlar kendilerini bu ortamda çok rahat hissetmekte ve kendilerini daha iyi biçimde ifade etmektedir. Canları sıkıldığında, neşelendiklerinde, üzüldüklerinde, seremonilerde, her yerde çayın büyük önemi vardır. Çay aslında bir araya gelişlerin, rahatlamanın ve sohbetin simgesidir. O halde bu konuda yapılabilecek sosyal aktivitelerin geliştirilmesi, Türk insanını rahatlatacaktır.


Küreselleşme tüketimi artırmak için ortadaki tüm engelleri kaldırmakta ve dünyadaki insanların aynı yaşam biçimine sahip olmalarını bilinçli veya bilinçsizce desteklemektedir. Bu yüzden Türk kültürünü yansıtacak olan yaşam biçimleri desteklenerek, insanların kendilerini daha huzurlu hissedecekleri ortamların yaratılması için çaba sarf edilmelidir.


Teknolojik gelişmeler sadece üretim teknolojisini değiştirmemekte ayrıca insanların bilgi transferi, analiz etme ve karar verme süreçlerini de etkilemektedir. İnsanların karar verme süreçleri de teknolojik inovasyonlardan etkilenerek birbirlerine benzeşmektedir.


Küreselleşme ve teknolojik gelişmeler jenerasyonların yaşam stilleri arasındaki farkı da artırmaktadır. Daha önceki nesiller birbirleriyle daha kolay iletişim kurarken, yeni teknolojiyi çok yakından takip eden yeni nesille uyuşma problemleri yaşamaktadırlar. Kültür nesilden nesile öğrenme yoluyla aktarılan bir olgu olduğu için küreselleşmenin bu yönünde nesiller arasında yaşam şekli farkı oluşmaktadır.


Teknolojinin çok hızlı değiştiği bu dönemde eğitim sistemleri de hızla değişime uğramakta ve dünyanın her tarafındaki gençler birbiriyle daha fazla iletişim haline geçmektedirler. Tüm dünya ile aynı fırsatları elde etme hakkına sahip olmaktadırlar. Bu durum eski nesillerde olmayan bir olguydu. Yeni dönemde bazı üniversitelerin bazı bölümlerinde öğrenciler yurtdışında eğitim imkanına kavuşmaktadırlar. Bu imkan da onların farklı kültürleri daha iyi anlamalarına neden olmaktadır. Yeni eğitim sisteminde öğrenciler daha fazla aktif olmakta ve eski nesillere göre ihtiyaçları farklılaşmaktadır. Eğitim sistemi vasıtasıyla aralarında oluşan bu yakınlaşma farklı kültürler arasında daha önceden yaşanan problemlerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır.

Kültürel mirasın korunması, toplumların kimliklerini, geçmişlerini ve geleneklerini gelecek nesillere aktarmak amacıyla atılabilecek önemli adımlardan biridir.

Dillerin Korunması

Dil, kültürel kimliğin ve ifadenin temel taşıdır. Dilin kaybolmasıyla birlikte birçok kültürel değer de yok olur. Dilin korunması ve öğrenilmesi, kültürel mirasın devamlılığı için hayati önem taşır.


Aile Çiftliklerinin Korunması

Geleneksel tarım yöntemleri, yerel tohumlar ve aile çiftlikleri, bir toplumun yerel ürünleri ve besin kaynaklarını temsil eder. Bu çiftliklerin korunması, sürdürülebilir tarım uygulamalarının desteklenmesi anlamına gelir.


Geleneksel Sanat ve El Sanatları

Geleneksel sanat formları ve el sanatları, bir toplumun özgün estetik anlayışını yansıtır. Bu sanatların öğrenilmesi, uygulanması ve gelecek nesillere aktarılması önemlidir.


Tarihi ve Arkeolojik Mirasın Korunması

Tarihi yapılar, anıtlar ve arkeolojik alanlar, bir toplumun geçmişine dair önemli izler taşır. Bu mirasın korunması, gelecek nesillerin bu zengin geçmişi tanımasına yardımcı olur.


Geleneksel Giyim ve Süs Eşyaları

Geleneksel kıyafetler, aksesuarlar ve süs eşyaları, bir toplumun özgün tarzını yansıtır. Bu giysilerin yapımı ve kullanımının desteklenmesi, kültürel kimliğin sürdürülmesine katkı sağlar.


Yerel Lezzetler ve Mutfak Kültürü

Yerel yemek tarifleri ve mutfak kültürü, bir bölgenin tatlarını ve tarihini yansıtır. Bu lezzetlerin korunması ve öğrenilmesi, kültürel çeşitliliğin devamlılığı için önemlidir.


Folklor ve Halk Hikayeleri

Efsaneler, masallar ve halk hikayeleri, bir toplumun inançlarını ve anlatı geleneğini yansıtır. Bu hikayelerin toplanması ve paylaşılması, kültürel bağların güçlenmesine yardımcı olur.


Dans, Müzik ve Ritüeller

Danslar, müzikler ve ritüeller, bir toplumun coşkusunu ve anlamını yansıtır. Bu sanatların öğrenilmesi ve yaşatılması, kültürel etkileşimi ve deneyimi artırabilir.


Eğitim ve Farkındalık

Kültürel mirasın korunması için eğitim ve farkındalık çalışmaları düzenlemek, insanların kültürel değerlere olan ilgisini artırabilir.


Kültürel İşbirliği ve Aktiviteler

Farklı toplumlar arasında kültürel işbirliği ve etkinlikler, kültürel alışverişin teşvik edilmesine yardımcı olur.


Yerel Festivaller ve Etkinlikler

Yerel festivaller ve etkinlikler, geleneklerin ve kültürel pratiklerin canlı tutulmasına olanak sağlar.


Kültürel Mirası Dijital Ortama Taşıma

Teknolojinin yardımıyla, kültürel mirasın dijital platformlarda paylaşılması ve arşivlenmesi, daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlayabilir.



71 görüntüleme

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page